1995 yılında başladığım Gazetecilik mesleğimize 2003 yılında haftalık olarak açtığım Bolu Postası Gazetesi ile devam ederken, Türkiye’ye çağ atlatacağına kalben inandığım Recep Tayyip Erdoğan’ın davasına bir nefer olmak için verdiğimiz 17 yıllık bir aranın ardından Ağustos 2022 yılında www.bolupostası internet haber sitesiyle tekrar mesleki anlamda aranıza dönmenin heyecanıyla 6 ayımızı geride bıraktık.
Yayın hayatına başlarken aslında köşe yazısı yazmayacağım diye bir karar almıştım ama gelinen noktada yazmam gerektiğini düşünüyorum. Çünkü Bolu’da yaşıyorum. Kendi iç dünyamda düşündüklerimi, tespitlerimi okuyucularımızla paylaşmalıyım. Ve bu yazı da başlangıcım olsun.
Evet; bu 6 aylık süreçte siz okurlarımızın ve dostlarımızın desteği ile çok şükür mesleki anlamda Bolu’da yeni bir soluk, yeni bir ses olmaya çalıştık ve bu yolda da kendi doğrularımızca ilerlemeye Rabbim ömür ve imkan verdikçe de devam edeceğim.
Bu yolun zor olacağını biliyordum ve öyle oldu, olaya da devam ediyor. Maddi zorlukların yanında manen yaşadığım zorluklar inanın daha çok can sıkıcı. Yapılan her haber birilerini rahatsız ederken, geçmişimizle yargılanmak, o geçmiş üzerinden bir yerlere konularak birilerinin adamı olarak itham edilmek zor bir süreç.
Olsun sorun değil. Bunları bilerek bu yola çıktım ve inandığım yolda da yürümeye devam edeceğim. Ama şu gerçeği bir kere daha ifade etmek isterim. Ne Sayın Recep Tayyip Erdoğan’a olan inancımdan ne de O’nun davasına olan bağlılığımdan bir gram sapma olmadı, olmayacak da. Ama Bolu’da tarafsız ve eleştirel bir gözle yaklaşmak adına yayın hayatına soktuğum bu sitede kimse de benden AK Parti’nin bayraktarlığını yapmamı beklemesin. Çünkü bu, mesleğime ve bu mesleğin olmazsa olması gerektiğim tarafsızlık ilkesine hainlik olur.
Her zaman söylediğim gibi Benim kişisel olarak sonuna kadar bağlı olduğum bir siyasi görüşüm elbette var ve bunu inkar etmiyorum. Ben AK Partiliyim. Ama gazetemin siyasi bir görüşü yok. Gazetem kimsenin isteklerine de hizmet etmiyor, etmeyecek de. Yaptığım haberlerden rahatsız olan siyasilerin, bu rahatsızlıklarından inanın çok mutlu oluyorum. Ve sizleri rahatsız etmeye devam edeceğim.
Kimileri Bolu Belediye Başkanı Tanju Özcan’ın, kimileri geçmişte yol arkadaşlığı yaptığım Nurettin Doğanay’ın, kimileri de AK Parti’nin tetikçiliği ile suçlarlarken Beni, altı aydır Bolu Belediyesi ve AK Parti tarafından akredite edilmediğimizi gerçeğini ise bilmiyorlar. Evet; ne Bolu Belediye Başkanı Tanju Özcan’ın, ne Bolu Belediyesi’nin, ne AK Parti’nin, ne AK Partili Siyasiler Suat Güner, Arzu Aydın ve Fehmi Küpçü’nün hiçbir etkinliğine davet edilmemekteyim. Muhtemelen istedikleri pencereden Bolu’ya bakmadığımız ve Onları göklere çıkarmadığımız için. Önemli mi? Zerre önemli değil. Çünkü Ben Bolu’ya, sizin oturmak için kırk takla attığınız makam koltuklarından bakmıyorum.
Şimdi aslında yeni bir linç konusu daha açıyorum kendime. Her hoşuna gitmeyen haber sonrası başlayacak saldırmalar. Niye? AK Partiliyim dedim diye. Evet, Türkiye genelinde ve Bolu özelinde böyle bir hastalık var. AK Partiliysen tarafsız gazeteci olamazsın. Yandaşsındır. Ama CHP’liysen, İYİ Partiliysen velhasıl Sayın Recep Tayyip Erdoğan’ın karşısındaki siyasi partilerden herhangi birine mensupsan, gazeteci olabilirsin. Çünkü O gazeteciler yandaş olmaz. Hâlbuki önemli olanın, haberdeki tarafsızlık olduğunu hep göz ardı ediyoruz. Unutmayın ki bu gazeteler birilerini mutlu etmek için değil, Bolu ve Bolu Halkı için yayınlanmaktadır.
Ya AK Parti tarafından nasıl bakılıyor bu olaya? AK Parti’nin üst kademesi de gazeteciden AK Partili olmaz zihniyetindeler maalesef. Eleştirirsen, birilerinin adamısın, tetikçisin. Mevcut koltuktakilerini översen, bu sefer de onların adamısın. Çünkü AK Partide esas, birilerinin adamı olmaktır. Zaten koskoca AK Parti’yi de Bolu’da adamcıklara bölerek bu noktaya getirmediler mi?
Nereden mi bu yargıya varıyorum? İşte Genel Seçimler geldi, çattı. AK Parti dışında tüm siyasi partilerde Bolu’da Milletvekili Aday Adaylığı için yeni isimler konuşulurken, AK Parti’de ise değişen bir şey yok. Aynı isimler ısıtılıp ısıtılıp Aday Adaylığı için AK Partililere empoze ediliyor, dayatılıyor. Yok mu AK Parti’de yeni isim? Elbette var ama Onlar, yıllarını bu partiye, bu davaya verseler de kabul görmüyorlar. Çünkü bizim oğlan, bizim kız değiller. Onlar ne kadar uğraşsalar da bu mahallenin çocuğu hiçbir zaman olamadılar.
Ama kimse de sormuyor, sizin mahallenin çocukları ne yaptı diye. 2002 yılında 3-0 ile başlayan siyasi maratonu Bolu’da 1-1-1 noktasına kim getirdi? Bolu siyasetinde Belediye Meclis Üyesi kimliği ile var iken bugün Bolu’ya siyaseten hâkim olan, Türkiye’de adından söz ettiren Tanju Özcan’a pasif siyasetleri yüzünden kim bu yolu açtı diye yine sormuyorlar? %90 oy alınan Gerede’den %40’lar seviyesine gelen oyun, bir önceki yerel seçimlerde 10 bin farkla kazanılan Bolu Belediyesini son seçimde üstüne bir 10 bin fark yenilerek kaybedilmesinin hesabı da kimse tarafından sorulmuyor.
Çünkü Türkiye’de kitlelerin Partisi olan AK Parti, Bolu’da kitlelere ulaşması istenmiyor. İlla 6-7 adam etrafında dönecek Bolu’da AK Parti. Hoş Genel Merkezde bu durum memnun olmalı ki yeni yüzler, yeni isimler arayışında değil. Bu seçimde durum değişir mi? Bence değişmez. Ama tek temennim ise değişmesi noktasında. Hani Reis diyor ya; “Söz de karar da Milletin” diye. Umarım Bolu’da Milletvekilliği aday listesi belirlenirken söz de karar da bu seçimde AK Parti Teşkilatlarında, Partililerde, Bolu Halkında olur.
Aslında kendimden başlayarak, AK Parti özelinde yazdığım bu yazı, bundan sonra yazacağım, kendimce diğer Partilerle ilgili yapacağım değerlendirme yazılarımın ilki olsun istedim. Bundan sonra da sizlerle köşe yazılarımda kendi dünya görüşüm üzerinden gayret edeceğim. Haber noktasına gelince de orada en ufak bir sapma yok. Bolu için eleştirisel gözle olaylara bakmaya devam inşALLAH…